Her güneş doğuşuyla ilk onun sesi duyulurdu mahallede. Her sabah o kendine has ötüşüyle "kalkın ulan hala yatıyor musunuz" diye bağırmayı kendine görev edinmişti. Kendisi kırmızı, kahve rengi karışımı tüyleri bulunan, uzun boyunlu, büyük pençeli, sivri tırnaklı bir horozdu. Sokaklarda tüylerini kabartarak kasıla kasıla yürürdü. Sokakta kimi görse küheylan beyliği yapardı. Kimseleri yanına yaklaştırmazdı. Hele bir inat et işte o zaman. Tüylerini kabartıp, pençeleri yukarı kaldırıp kendisine has narasını attı mı? Vay o rakiplerinin haline. Rakibinin kafasında ibiklemedik yer bırakmazdı. Kavgada üzerine kimse yoktu. Mahallede ondan korkmayan yoktu. Mahallenin kedileri onu görünce kaçacak delik aralardı. Komşu evlerden Naciye teyzenin kedisi tekir kafayı takmış bizimkine "Onu al aşağı edeceğim" diye. Ortalıkta dolaşıyordu. Nasıl olduysa bir an bizim horozu arkasından savunmasız yakalamayı başardı. Ama ne nafile. Bizim horoz bir zıplamayla, nasıl başardıysa tekirin ensesinden yakalamayı başarıp mahallenin ortasında bir güzel madara ederek dövdü. Bizim mahalle kabadayısının namı artık diğer mahallelere de yayılmaya başlamıştı. Artık diğer mahallelerden de kendi gibi cesaretli horozlar getirtilip, bizim mahalle kabadayısıyla dövüştürülüyordu. Bir, iki, üç derken bizim kabadayı rakip tanımaz oldu. Önüne kim gelirse deviriyordu. Ta ki karşısına Karagöz çıkana kadar.
Karagöz siyah tüyleri üzerinde sarı bebekleri bulunan, ufak tefek, celimsiz bir horozdu. Bizim mahalle kabadayısına rakip bile olamaz diyeceğimiz bir tipti. Kapışma vakti geldiğinde Karagöz kendinsinden beklenilmeyeni yaparak, bizim mahalle kabadayısını kısa bir sürede yeniverdi. Bütün mahalle sakinlerinin karşısında rezil olmuştu. Günler geçti. Bizim mahalle kabadayısın eski ihtişamlı günleri geride kalmıştı. Herkese kafa tutan küheylan beyi gitmiş, herkesten korkan bir ödlek ortaya çıkmıştı. Mahallede herkesin alay konusu oldu. Mahalle de sesi duyulmaz oldu bizim mahalle kabadayısının. Gösterişli yürüşleri gitti, tüyleri dökülmeye başladı. Bir ara ortalardan kayboldu. Duydum ki bizim mahalle kabadayısının sahipleri artık iş görmüyor diye, Kesip güzel bir yemişler. Bize mi ne kalmış.
Ah horozum çilli de horozum türküsünü söylemek kalmış.
Yorum Gönder